Bağ Çorbası bir denemeler kitabı. İçinde otuz sekiz deneme var. Hepsi de Adapazarı’na ait. Bir bakıma Kapıdan İçeri Girmek’in devamı. Böyle dedim ama pek de doğru değil bu. Şundan ki Kapıdan İçeri Girmek’teki on altı denemeden biri hariç hepsi 1993-94 yıllarında yazılmış, o dönemde Belediye Radyosu ART’de seslendirilmiş, 1997’de de Orhan Camii ile ilgili olan eklenerek kitaplaştırılmıştı. Bağ Çorbası’ndaki denemeler ise daha önceki bir tarihten başlıyor ve günümüze kadar geliyor. En eskisi, adı kitabın da adı olan deneme. 1992, belki 1991 yılı olacak, “Milliyet” gazetesinden aradılar. İl il Büyük Türkiye Ansiklopedisi hazırladıklarını, içinde her ile ait bir denemenin yer alacağını, bunu da il doğumlu yazarlardan rica ettiklerini söylediler, Sakarya için yazar mıyım diye sordular. Yazarım, dedim. “Bağ Çorbası” böyle yazıldı. Ansiklopedi de sevildi, sonraki yıllarda da çok kez yayımlandı. ART’deki şehir konuşmaları da sanırım bu sevgi ve ilgi üzerine düşünüldü. Yani “Bağ Çorbası” Adapazarı denemelerimde ilk göz ağrımdır, o olmasaydı, konuşmalar olmazdı.

Şimdi bağlar yok. “Bağ Çorbası”da, hiç mübalağa etmiyorum, yalnız bizim evde pişiriliyordur.

Ne çıkar? Çünkü biliyorum ki her Adapazarlı’nın, “Bağ Çorbası” hükmünde bir istiaresi mutlaka vardır.

Bu, kimine göre, şimdi “hüve’l baki” olmuş Çarksuyu’dur. Kimine göre kabak tatlısı, pekmezlendikten sonra fırınlanmış tuzlu kabak çekirdeği ya da ıslama köftedir. Kimi, Adapazarı’na model olarak onun iklimini alır: bitişiğindeki iki deniz yetmezmiş gibi ta aşağılardaki Akdeniz’e bile baş eğişini. Kimine göre, bir günde birkaç mevsimi yaşamaktır Adapazarlılık; kimine göre de köpük köpük sabah sisleri içinde kalmak, geçmişle şimdi, ahretle bu dünya arasında gidip gelmektir.

Necati Mert
Tarih: 31-12-2012