Hikâyeciliğinin 40. Yılında Necati Mert

Hayatın ve sanatın gerçeği farklıdır
Söyleşide kendisine son iki yılda gösterilen ilgiyi neye bağladığı sorusuna cevap veren Necati Mert, “Bana gösterilen ilginin 1979 yılından beri olduğunu düşünüyorum. Son üç yıldır gösterilen ilgi Adapazarı’nın bana gösterdiği ilgidir. Benim iddiasını sürüklediğim konular öyle kolay kabul edilir konular değildir. Fakat ben onları ısrarla, inatla, sabırla işledim. Bu inadın bir gün kesileceği, benim yorgun düşeceğim düşünüldü herhalde. 4 yıl boyunca “Öykü Noktası”nda gençlere öykünün nasıl yazılacağını anlatmaya çalıştım. Bilinirliğim bu sebeple arttı. Hayatın gerçeği ile sanatın gerçeği farklıdır. Ben verili olan dilin, edebiyatın, iktidarın karşısında yer alıyorum. Fakat verili bir muhalefeti de seslendirmiyorum. Ne iktidar sahiplerine ne de muhaliflere yarayan bir yerde değilim. Geç tanınmam bundan zannediyorum” diye konuştu.

 

“Ben bir Adapazarı yazayım” dedim
Yazarlığının çocukluğundaki karşılığını, ilk kitapla tanışmasını ve yazma düşüncesinin nasıl başladığını anlatan Mert, “Dedem tüm mahalleliye hikâyeler anlatır, yarıda kaldığı zaman, “devamı yarın” der, bu hikâyeleri iki üç gün anlatırdı. Hayata geldiğim ilk yedi yılın benim yazarlık hayatımı etkilediğini düşünüyorum. Benim tanıdığım ilk kitap Kur’an-ı Kerim’dir. Dedem minderde oturur, sağ elinde Kur’an, sol dizinde ben. Dedem Kur’an okurken ben de onun baş hareketine bakarak eşlik ederdim. Arada bir dururdu, “Neredeyim?” derdi. Ben gösterirdim. Doğru gösterirdim herhalde, başımı okşar, öperdi. Bulunduğumuz sokakta çok kavga gürültü oluyordu. Beni evde korumaya aldılar. Evde takvimden başka bir şey yok. Bir gün heveslendim. Ben de günün tarihini yazmak istedim fakat çok zor bir şeymiş bu. Bana kesekâğıdı yapmak üzere verilen kâğıtların arasından Kocaeli kitapçığı çıktı. Birkaç yıl öncesine kadar Adapazarı, Kocaeli’nin ilçesiydi. Kitapçıkta yazılan Adapazarı’nı beğenmedim. Adapazarı bu kadar değil, oturayım ben bir Adapazarı yazayım dedim” şeklinde konuştu.

 

Hikâye alçakgönüllülüktür
Bağ Çorbası kitabından da bahseden Necati Mert, “Hikâye alçakgönüllülüktür. Çark Deresi Sakarya Nehri’ne kıyasla bu alçakgönüllülüğü taşımaktadır. Bu yüzden hikâye alanına ağırlık vereceğim yayın evlerinin adını “Çark Suyu” koydum. Çark Suyu adını seviyorum ve hikâyecilik yanımla da uyuştuğunu düşünüyorum. Bağ çorbası, el altında bulunan malzemeler ile yapılır. Bu Adapazarı yerlisinin kanaatkâr kültürü ile denk düşen bir şeydir” dedi.

3 büyüktür 64’ten
Necati Mert konuşmasının son bölümünde şehrin kültür hayatına da değindi. Mert, “67 yaşındayım. 2010 Şubat’ından bugüne kadar yapılanlar şehrin tarihi boyunca yaşanmamış zenginlikte, bu yüzden 3 büyüktür 64’ten diyebilirim. Paneller, açık oturumlar, yapılmadık şey kalmadı. Şehir genelinde kültür faaliyetleri artıyor. Bunda Başkan Zeki Toçoğlu’nun açtığı alanı iyi dolduran Kültür Dairesi’nin büyük payı var. Bundan büyük memnuniyet duyuyorum” ifadelerini kullandı.

 

“Bağ Çorbası”
Söyleşinin sonunda Sakarya Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Fevzi Kılıç, “Ustamızın 40. yılını hep birlikte kutlamaktan onur duyuyoruz. Kendilerine sağlıklı nice güzel yıllar diliyoruz” diyerek Necati Mert’e plaket ve çiçek takdim. Necati Mert daha sonra Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Kültür Yayınları tarafından yayımlanan, kendisinin Adapazarı’nda şehir kültürünü anlatan Bağ Çorbası’nın kitap tanıtım kokteylinde kitaplarını imzaladı.