Büyükşehir Belediyesi, SAÜ, SUBÜ ve SASKİ iş birliğiyle Dünya Tasarruf Haftası dolayısı ile panel düzenlendi. Panelde konuşan Doç. Dr. Ahmet Çelebi, “Yeryüzünde görünen suyun 10 binde 3’üne kullanılabilir su kaynağı olarak ulaşabiliyoruz ve bunu korumamız gerekiyor. Dünyada su tüketimi sürekli artıyor. Lokal düzeyde ise Sakarya olarak biraz daha şanslıyız. Türkiye’nin üzerinde bir su oranımız var. Fakat koruma ve kollama noktasında hassas olmalıyız” dedi.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi, SAÜ, SUBÜ ve SASKİ iş birliğiyle Dünya Tasarruf Haftası dolayısı ile panel düzenlendi. SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi Prof. Dr. Nevzat Kor Salonu’nda gerçekleştirilen ve oturum başkanlığını Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Furkan Beşel’in üstlendiği panale Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, Prof. Dr. Yusuf Çay, Doç. Dr. Ahmet Çelebi ve Doç. Dr. Süleyman Kaya konuşmacı olarak katıldı. Panelde doğal kaynaklar, yenilenebilir enerji kaynakları, enerjide dışa bağımlılık, dinimizde tasarrufun önemi ve tasarruf etme yöntemleri gibi önemli konulara değinildi. Oturum Başkanı Doç. Dr. Furkan Beşel, programın hayırlı olmasını temenni ederek, katılımcılara teşekkür etti.

“Sınırlama getirmeden tasarruf etmek gerekiyor”
Enerjide dışa bağımlılığa dikkat çeken Prof. Dr. Erdal Tanas Karagöl, “Yüksek oranda enerji ithal ediyoruz ve dolayısı ile bu durumun cari açığa olumsuz etkileri oluyor. Ekonomik büyümemizi aşağıya çeken en büyük etki enerjide dışa olan bağımlılığımızdır. Ülkemizin son 15 yılda 50 milyar dolar enerji faturası var ve bu oran 100 ülkenin oranından daha fazla dolayısıyla bu durumun önüne geçmek, yenilenebilir kaynakları çoğaltıp çeşitlendirmek gerekiyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde üretim için enerji gerekiyor dolayısıyla bu üretime sınırlama getirmeden ve sonrasında üretimin aksamaması için tasarruf etmemiz gerekiyor. Ayrıca daha düşük maliyetlerle üretmek için tasarruf gerekli. Enerjiyi daha dikkatli kullanmak gereğindeyiz” dedi.

Enerji hayat kaynağıdır
Enerjinin verimliliği hakkında konuşan Prof. Dr. Yusuf Çay, “Biz enerjiyi iş yapabilme kapasitesi olarak tanımlıyoruz. Madde varsa enerji vardır dolayısı ile enerji hayat kaynağımızdır. Burada önemli olan enerjiyi nerelerde ne şekilde kullandığımız ve ne şekilde tasarruf yaptığımızdır. İlk çağlarda insanlar enerjiyi sadece yiyecek için harcarken bugün sanayi, ısınma, soğutma, akaryakıt gibi birçok alanda enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Dünya ülkelerine baktığımız zaman enerjiyi ne kadar tüketiyorsanız o kadar gelişmişsinizdir demektir. Bu israf edin ve çok tüketin anlamına gelmez, ekonomik durumunuz ne kadar iyi ise o kadar enerji tüketirsiniz. Yarınlarımızı düşünerek bugün daha dikkatli olmamız gerekiyor” dedi.

“Su aslında biziz”
Suyun değeri, uluslararası ve lokal düzeyde suyun geleceği hakkında konuşan Doç. Dr. Ahmet Çelebi, “Su hayattır. Üzerimizdeki kütlenin yüzde 70’i sudur. Su aslında biziz çünkü bir hücrenin su oranı yüzde 15’e düştüğü anda o hücrenin yaşamı bitiyor ve insan bedeninde beslenmesi gereken trilyonlarca hücre var. Yani bu suyu kendi vücudumuz diye sahiplenmemiz gerekiyor. Yeryüzünde görünen suyun 10 binde 3’ünü kullanılabilir su kaynağı olarak ulaşabiliyoruz ve bunu korumamız gerekiyor. Ülkemizde yıldan yıla su oranı düşüyor ve su yönünden fakir ülke olmak üzereyiz. Bizden sonraki nesil için su durumu alarm veriyor. Dünyada su tüketimi sürekli artıyor. Lokal düzeyde ise Sakarya olarak biraz daha şanslıyız. Türkiye’nin üzerinde bir su oranımız var fakat bunu korumamız gerekiyor” dedi.

Çevre imtihanımız ve tasarruf
Çevre imtihanımız ve tasarruf konusuna dikkat çeken Doç. Dr. Süleyman Kaya,  “80’li yıllardan sonra toplumumuzda bir daralma mevcut. Dünya genelinde tasarruf artarken Türkiye’de ise ne yazık ki azalıyor. İnsanın biyolojik ve yaşamsal su tüketim ihtiyacı 25 litredir. Çağdaş yaşamda ise bir günlük su tüketimi 150 litre iken Türkiye’de bu oran ortalama 217 litredir. Bu hız ile devam edilirse 2030 yılında su sıkıntısı, 2050 ve 2100 yılları arasında ise su krizi yaşamak durumunda kalacağız. Sadece evdeki muslukları tasarruf muslukları ile değişerek yıllık tüketimi çok büyük bir oranda düşürebiliriz. Dolayısıyla ekolojik dengeyi insan bozuyor ve bu nedenle insanı düzeltmek gerekiyor. Ekolojik dengeyi dikkate alarak yaşamak Amel-i Salih kapsamındadır. Bu konularda özenli davranmak farz niteliğindedir” dedi.