Lale Devri Bir Masal Gibidir

Tarih geçmişe dönük bir tasarımdır
Tarihi olayları, edebi eserler en iyi nakleder diyerek ‘Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde’ romanının tahlilini yapan Doç. Dr. İsmail Güleç, “Tarih geçmişe dönük bir tasarımdır. Tasarımı tarihçiler yaptığı zaman tarih oluyor, edebiyatçılar veya sanatkârlar yaptığı zamanda roman oluyor. ‘Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde’ romanının ışığı altında Lale Devri’nin anlatımına baktığımızda Gül İrepoğlu hocamızın mesleki bilgisini ve sanat tarihi sevgisini bu romanda bizlere yansıttığını görüyoruz. Lale Devri tarihçiler için olduğu kadar edebiyatçılar ve sanat tarihçileri için de çok önemli ve verimli bir dönemdir” dedi.
 

Lale devri bir kültürel yükseliş dönemidir
Lale Devri çok keyifli ve renkli bir dönemdir diyerek Lale Devri’ni ve o dönemin sanat ve edebiyatını sinevizyonda renkli fotoğraflarla anlatan Prof. Dr. Gül İrepoğlu, “Lale devri bir masal gibidir. Lale Devri Osmanlı tarihinde bir kültürel yükseliş dönemidir. Lale Devri’ne baktığımızda o dönem bize çok çeşitli bilgiler veren ve pek çok inişleri ve çıkışları olan bir dönemdir. Tarihe sanat tarihçisi olarak bakmak başkadır. Ama bir sanat tarihçisi aynı zamanda tarihi de çok iyi bilmelidir. Tarihin satır aralarını okumak daha da keyiflidir.  Lale Devri, Osmanlı’da sanatın tekrar öne çıkması ve dünyayı yakalamaya çalışma dönemidir” dedi.
 

Gerçekler üzerinden hayaller kurdum
Lale Devri ve o dönemin özelliklerini anlatarak konuşmasını sürdüren Prof. İrepoğlu, “Dönemin sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, ince zevkleri olan çok önemli bir adamdır. Sanata verdiği müthiş destekle bu dönemde edebiyat gelişmiş, müthiş şiirler yazılmış. Aynı ilerlemeler mimaride de yaşanmış. Bugün dünya şaheserleri olarak nitelediğimiz birçok eser de büyük paralar ödenerek yapıldı. Lale Devri’nde, teknik konularda da birçok yenilikler gerçekleştirildi. Yangınları çok hızlı kontrol altına almak için ilk tulumbacı teşkilatı kuruldu. Yine İstanbul’da kumaş fabrikası ve çini imalathanesi açıldı. Bu dönemde ilk kez Avrupa’ya elçiler gönderildi. Padişahın matbaa kurulmasına dair fermanıyla, 1727’de Paris Elçisi Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin oğlu Sait Efendi ile İbrahim Müteferrika ilk matbaayı kurdu. ‘Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde’ yi gerçekler üzerinde hayaller kurarak yazdım. İstedim ki, romanımı okuyan, kendisini Lale Devri’nin o görkemli ortamında hissetsin. Satır aralarında o dönemin ayrıntılarını okuyucuya aktarmaya çalıştım. Romanımdaki padişah portrelerinde padişahların insani yönlerini de araştırdım. Çünkü bize hep hükümdar kimlikleriyle tanıtılmış olan bu insanların zaafları da var, ince yanları da. Romanda Padişah 3. Ahmet istediğimden daha çok ön plana çıktı. Uzun boylu, kara gözlü, buğday tenli, son derece zeki, hassas ve zarif biri. İyi bir tahsil, terbiye görmüş, ünlü hocalardan dersler almış. Kadınlarına çok önem vermiş, onlara zaman ayırmış bir adam. Kadınlarıyla vakit geçirmekten çok hoşlanmış, onlarla birlikte oturup nakış işlemiş. Şair, hattat, "Necib" mahlasıyla şiirler yazmış, ayrıca musikişinas” diye konuştu.

Söyleşinin sonunda Sakarya Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Fevzi Kılıç, konuşmacılara birer tablo hediye etti. Daha sonra Gül İrepoğlu kitaplarını imzaladı, tarihe ve sanata ilgi duyan gençlerle sohbet etti.