Adalet ve Merhamet Timsaliydi

Tehditlerle mücadele etmiştir
Yavuz Sultan Selim’in tahta geçmeden hemen önce meydana gelen karışıklıklardan söz ederek konferansına başlayan Prof. Dr. Feridun Emecen, “Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarından Yavuz Selim dönemine kadar dini gruplar zaten vardı. Yavuz döneminde Şah İsmail’in dini grupları siyasi kalıbın içine sokmaya başlaması ile problem başladı. O zamana kadar Şii, Sünni ayrımı da söz konusu değildi. İnsanlar hangi tarikat Sünni’dir, hangisi Şii’dir çok da ilgilenmezlerdi. Örneğin, II. Bayezid her tarikata eşit bir şekilde yardımcı olurdu. 1500 yılında Şah İsmail ile birlikte siyasi ve dini kargaşanın baş gösterdiğini görüyoruz. İsyanlarla beraber bu kargaşa önemli ölçüde ilerledi. Aynı süreçte II. Bayezid döneminde Balkanlarda da bir hareketlenme görüyoruz. Şah İsmail’in bunu kullanmaya çalıştığının farkında olan Yavuz Selim, bu tehditle mücadele etmeye karar vermiştir” diye konuştu.

 

Hedeflerine kısa sürede ulaştı
Yavuz Selim’in, şehzadelik döneminde kargaşayı iyi tahlil ettiğini belirten Prof. Emecen, “Yavuz, kargaşanın devlet için nasıl bir tehdit oluşturduğunun bilinci içindeydi. Daha şehzadelik dönemlerinden tahta çıkacağı davranışlarından ve sözlerinden açık bir şekilde belliydi. Hatta Yavuz, bazı görüşlere göre babasının tahtına göz diken bir şehzade olarak göründü ve Yavuz, yaşamı boyunca bunun ağırlığını taşımak zorunda kaldı. Yavuz, tahta çıkarken hedeflediklerini tahtta olduğu süre içerisinde ulaştı. Hedeflerinden birincisi tahtını sağlamak almak ikincisi ise devleti için büyük bir tehdit olan Safevileri ortadan kaldırmak. Yavuz ayrıca tahtta olduğu süre içerisinde Anadolu’daki tehditleri de ortadan kaldırmıştır” şeklinde konuştu.

Haremeyn’in hizmetçisi
Memlûkluların ortadan kaldırılması ve Yavuz’un hilafeti devralma meselesinden bahsederek konuşmasını sürdüren Feridun Emecen, “Yavuz, ilk Safevi Seferi’nin ardından ikinci bir sefer düzenleyerek askeri planlarıyla tamamen bu tehdidi ortadan kaldırmak istiyordu. Güzergâh üzerinde ekonomik ambargo koydu. Eskiden uygulanmayan yeni unsurları ortaya koydu. İkili mektuplarında da çok saygılı bir dille neden bu uygulamaya gittiğini de anlattığını görüyoruz. Mercıdabık’ta yapılan savaş, ardından Şam’a giriş ve peşinden ikinci büyük savaş, Ridaniye’de. Üstelik Kahire’de de çok büyük bir direnişle karşı karşıya kalmıştır. Zorlu bir mücadeleyle Mısır ele geçirildi ve Memluk Sultanlığı da ortadan kaldırıldı. Yavuz, Mısır’da uzun bir dönem kaldı ve kendisine Mekke ve Medine’nin anahtarları teslim edildi ve Haremeyn’in hizmetçisi sıfatı verildi. Yavuz Selim o dönemden sonra kendisini Mekke ve Medine’nin hadimi (hizmetçisi) olarak tanıtmıştır. Yavuz, bölgeyi tamamen ele geçirdikten sonra halifeyi de İstanbul’a göndermiştir. Yavuz, bu tercihi ile artık hilafet merkezinin Kahire değil, İstanbul olduğu mesajını veriyordu. Yavuz Sultan Selim’in Ayasofya’da düzenlenen bir törenle halifelik haklarını devraldığı kaynaklarda mevcut değildir. Yavuz Selim kendisini halife olarak takdim etmemiş sadece kendisini Mekke ve Medine’nin hizmetçisi olarak tanıtmıştır” dedi.

 

Kalite itibariyle çok farklıydı
Son olarak Yavuz Sultan Selim’in özelliklerinden bahseden Prof. Dr. Feridun Emecen, “Yavuz, kalite itibariyle çok farklıydı. Kaynaklara baktığımızda Yavuz’un çok iyi bir strateji takip ettiğini görüyoruz. Planları hep kendisi yapmış, aklına gelen fikirleri bizzat paşaları ile görüşmüştür. Divanda paşalarla sürekli tartıştığına kaynaklardan ulaşabiliyoruz. O kadar sert tartışıyor ki bazen küsüp gittiğini görüyoruz. İdam ettikleri var. Mesela Ridaniye gibi zorlu bir yolda bazı paşaların propagandasına karşı olarak bir toplantı yapmış ve Hüsam Paşa’nın şiddetli muhalefeti sonrası ‘Hüsam Paşa’yı çöl zahmetinden kurtarın’ diyerek idamını emretmiştir. Yavuz Selim, adalet için çok sert ve şiddetli denildiği kadar aynı zamanda çok merhametliydi” ifadelerini kullandı. 

Sakarya Barosu Başkanı Recep Hacıeyüpoğlu, konferansın sonunda Prof. Dr. Feridun Emecen’e teşekkür ederek kendisine hediye takdim etti.