Türkiye Katliama Seyirci Kalacak Ülke Değil

Baasçılık tasfiye oldu
Arap Baharı’ndan bahsederek konferansına başlayan Nuh Yılmaz, Arap Baharı ile birlikte Baasçılığın tasfiye olduğunu ifade etti. Yılmaz, “Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’dan çekilmesinin ardından ortadan kalkan bölgenin yerli aktörleri tarafından kurulan düzen, geçtiğimiz yıllarda ne Baasçılık tarafından ne de milliyetçi kesimler tarafından kurulamadı ve Arap Baharı ile beraber Baasçılık da tasfiye oldu. Arap Baharı doğal süreçlerle işliyor ama bir şekilde yönlendirilmeye çalışılıyor. En önemli değişen şey, Baasçılığın iflası. Ortadoğu’ya yeni modeller gelebilir. Milliyetçi İslamcı bir model olabilir, daha demokratik liberal hareketler hız kazanabilir. Şu anda ise Arap Baharı’nın İslamcılığı güçlendirdiğini görüyoruz” diye konuştu.

Suriye’nin dünyaya sattığı en güçlü yanı: Terör
Arap Baharı’nda ABD ve Rusya gibi küresel güçlerle düşünüldüğünde ne anlama geldiği sorusuna cevap arayan Nuh Yılmaz, Avrupa Birliği’ni de asla sürecin dışında göremeyeceklerini belirterek, “Avrupa Birliği bu sürece önce şaşırarak karşılık verdi, sonra süreci yönetmeye çalıştı. Daha sonra da süreci yönetemeyip altında kaldılar. Mısır, Tunus, Yemen gibi ülkelere ekonomik yardımlar üzerinden baskı kurmuş bir ABD gerçeği de var. ABD’nin Ortadoğu ülkelerine ekonomik, siyasal, askeri ve söylemsel üstünlüğü de bulunuyor. Libya örneği Avrupa’nın da çıkarları söz konusu olduğunda ne kadar saldırgan olabileceğini çok net bir şekilde gösterdi” dedi. Yılmaz ayrıca, “Bölge halkının en fazla lehine olacak durum, Mısır- Türkiye ittifakı. Suriye’de yarı devlet yarı çete vardır, Yapı bu şekildedir. Suriye’nin dünyaya sattığı şey, güçlü olduğu yanı, terör. Suriye’de rejimin çökme ihtimali yaklaştıkça bölgede etkisi olan büyük güçler rejimin düşmesini istemiyor” ifadelerini de kullandı.

 

Arap Baharı değişimleri beraberinde getirdi
Nuh Yılmaz konferansının son bölümünde Arap Baharı’nın Türkiye’de neleri değiştirdiğinden de bahsetti. Yılmaz, “Türkiye’nin Ortadoğu üzerinde uyguladığı istikrara dönük politikalar, Arap Baharı’ndan olumsuz şekilde etkilendi. Şam örneğinde olduğu gibi Türkiye sadece söylemle ve ekonomik ilişkiler ile siyasi sorunların çözümlenmediğini anlamış oldu. Türkiye’nin son dönemde diplomasisine sert unsurları eklemesi, bölge istihbaratını güçlendirmesi, askeri tedbirleri belli noktalarda almaktan çekinmeyeceğini söylemesi ve bu ülkelerle askeri ilişkilerini güçlendirmesi Arap Baharı’nın getirdiği değişimler olarak görülebilir” ifadelerini kullandı.

Türkiye Ortadoğu’da “ülkecik” değildir
Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlara göre dış politikasını geliştirdiğini kaydeden Nuh Yılmaz bu politika tarzının dünyanın her yerinde böyle olduğunu ifade etti. Yılmaz, “Bütün ülkeler siyasetlerini değiştirirler. Ortadoğu Politikası’nda Türkiye hata yaptı ya da yapmadı ile ilişkili bir durum değil. Türkiye stratejisi için en faydalı durum ne ise onu oluşturma yoluna gidiyor. Türkiye hiçbir zaman şu zamanda da kendisine yakın ülkelerdeki diktatörlük rejimini değiştirme yoluna gitmedi. Ben Türkiye’nin böyle bir politika yürüttüğüne inanmıyorum. Türkiye’nin Esed ile ilişkisinin bozulması onun diktatör olmasından kaynaklanmıyor. Esed bu katliamlara girmemiş olsaydı eğer Türkiye Suriye ilişkileri bu durumda olmazdı. Önümüzdeki dönemde Türkiye komşularında demokrasi olmasını ister ama o ülkelerde demokrasi oluşması için savaş olmasını kesinlikle tercih etmez. Türkiye Ortadoğu’da “ülkecik” değildir. Katliamlara asla seyirci kalmaz. Türkiye bu büyüklüğü ile bölgede piyon olarak kullanılamaz. Bölgede kendisini Batı’ya mahkûm etmeyen bir ülkedir” şeklinde konuştu.  

Konferans sonunda Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Fatih Turan ve Sakarya Barosu Başkanı Recep Hacıeyüpoğlu Nuh Yılmaz ve Ali Balcı’ya teşekkür ederek kendilerine günün anısına birer hediye takdim etti.