Ramazan Etkinlikleri kapsamında düzenlenen söyleşide konuşan Hasan Kaçan, “Biz artık bizim olmayan, bizden olmayan, bünyemize ve ruhumuza yabancı ne varsa onları çok basit ve çok kolay bir şekilde kabul eder olduk. Onları bizden ve kendimizden saymaya başladık. Ancak taklitten tahkike geçmemiz gerekiyor. Hayatımız boyunca taklit edersek bir adım ileri gidemeyiz” dedi.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 23. Ramazan Etkinlikleri devam ediyor. Etkinlik takvimi kapsamında Kent Park’ta gerçekleşen Cuma söyleşisinde ünlü oyuncu Hasan Kaçan, ‘Benim Ramazanlarım’ ve Heredot Cevdet hikâyelerinin yoğun olduğu bir akşamda Sakaryalılarla buluştu. Kaçan’ın hikayeleri programı takip eden kültür sanat dostlarının büyük beğenisini kazandı.

İmtihanımız Çok Zor
Konuşmasına teknoloji bahsiyle başlayan Kaçan, “Bu hayat bizi öylesine mutsuz ediyor, o kadar yalnız bırakıyor ki acaba telefona her bildirim geldiğinde acaba ‘bizi mutlu edecek bir haber mi geldi?’ diye düşünüyoruz. Bu akıllı telefonlara aşırı ilgimiz sanırım birazda bundan. Bugün teknolojiyle bir imtihan halindeyiz. Ve imtihanımız hakikaten çok zor. Bu teknoloji bize, biz olmadığımız garip şeyler öğretiyor. Özellikle 1950 yıllardan bugüne teknoloji çok müthiş bir insan profili çizdi. Ve böyle bir teknolojiyle garip bir insan biçimi yetişti. Biz artık bizim olmayan, bizden olmayan, bünyemize ve ruhumuza yabancı ne varsa onları çok basit ve çok kolay bir şekilde kabul eder olduk. Onları bizden ve kendimizden saymaya başladık” şeklinde konuştu.

Tilki ve Kurt Hikayesi
Önemli dersler verdiği hikayelerin birinde Kaçan, “Ormanda bir tilki vardı. Sabahtan akşama kadar dolaşır dolaşır bir türlü karnını doyuramazdı. En sonunda bir ağaç dibinde nar gibi kızarmış bir tavşan gördü. Etrafında dolaştı, iyice baktı ve gördü ki avcının biri nar gibi kızarmış dumanı üzerinde tüten tavşanın altına bir bomba yerleştirmiş. Bunun üzerine tilki geri çekilirken koca bir kurt çıkageldi. Tavşanı gören kurt, tilkiye tavşanı neden yemediğini sordu. Tilkide Ramazan ayında olduğumuzu ve kendisinin oruçlu olduğunu söyledi. Bunun üzerine kurtta sabahtan akşama kadar ormanda dolaştığını bu nedenle seferi sayıldığını söyledi ve tavşanın üzerine atladı. Ve bombanın patlamasıyla kurt ağır yaralandı. Tilki ise fırsattan istifade tavşanı bir güzel mideye indirdi. Duruma şaşıran kurt, son nefesi vermeden önce tilkiye ‘oruçlu değil miydin?’ diye sordu. Tilkide ‘duymadın mı top patladı!’ diye cevap verdi.”

Aslan Gibi Bir Duruş
Hikâyenin devamında ise Hasan Kaçan, “Aslında ne tilki olmak lazım ne de açgözlü bir kurt olmak lazım. Aslan olmak lazım. Aslan gibi bir duruşumuzun olması lazım. ‘Acaba biz bu vasıflara sahip miyiz?’, tartışmak lazım. Kimi zaman etrafımıza bakıp araştırmadığımız için, kimi zaman her şeyi ezbere kabul ettiğimiz için yanlışa düşüyoruz. Ezbercilik yapmamak lazım. Tabi ki ezber olmadan bir şeyler olmaz. Yani annemizi babamızı taklit ederek hayata başlıyoruz. Onları görmeseydik belki dört ayak üzerinde dolaşıyor olurduk. Ancak taklitten tahkike geçmemiz gerekiyor. Hayatımız boyunca taklit edersek bir adım ileri gidemeyiz” şeklinde konuştu.