Kadına Şiddetin Gerekçesi Olamaz

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Aile ve Çocuk Hizmetleri Şube Müdürü Betül Karapınar, kadına yönelik şiddet olayları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Yapılan araştırmalarda Türkiye’deki kadınların yüzde 50’ye yakınının şiddete maruz kaldığının ortaya çıktığını belirten Betül Karapınar, “Şu andaki tüm rakamlar genelde kadın ve çocuğun şiddet gördüğü, bu şiddetin de eşleri, erkekleri tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Hatta son anketlerde de bu şiddet oranının giderek yükseldiği görülüyor” diye konuştu.

Ekonomi, bağımlılık ve aile içi ilişkiler
Yapılan araştırmalarda kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasındaki önemli nedenleri de sıralayan Karapınar, “Kadına yönelik şiddetin ortaya çıkması ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda ekonomik nedenler ilk sırada yer alıyor. Bu bir sebep değil ama maddi yetersizlikler, borçlar, erkeğin çaresizlik duygusu ve çocukluğunda da şiddetin var olduğu bir ailede yetişmesi, aynı durumu kendi ailesinde de gösterme durumunu artıyor. Bu kapsamda ikinci sırayı bağımlılıklar, üçüncü sırayı ise aile içi ilişkiler alıyor” dedi.

Dayak atan erken dayak atılan evde büyümüştür
Açıklamalarında kadına yönelik şiddet ile ilgili yapılan klinik araştırmalara da değinen Aile ve Çocuk Hizmetleri Şube Müdürü Karapınar, “Klinik bulgular da gösteriyor ki, dayak atan erkekler, dayak atılan bir evde büyümüşler. Hem anneleri tarafından şiddete maruz kalmışlar hem de zaten anneleri de babaları tarafından ya sözel ya da fiziki şiddete maruz kalmış. Bunu tahmin etmek çok zor değil. Böyle bir evde büyüyen erkek de, kadın da şiddeti normalleştiriyor” ifadelerini kullandı.

Geleneklerle din karıştırılmamalıdır
Dünya’da kadına yönelik şiddetin normalleştirildiğinin de altını çizen Karapınar, “Bu konuda da geleneklerle din her zaman karıştırılır. Toplumun bir geleneği vardır bir de dini kurallar vardır. Bizim dinimiz kadını her zaman üstün tutmuştur. Böyle olmasına rağmen bazı İslam ülkelerine baktığımızda gelenekler erkeğin kadına her türlü eziyetini normal gören bir hal almıştır. Bu da uygulamada yanlışlıklar meydana getiriyor. Ama bu durum da dine mal edilemez. Kadın erkek eşitliğinden ziyade insanca yaşamanın eşitliğinin savunulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü iki yaratılış anatomik ve psikolojik olarak da birbirinden farklıdır. Kadının psikolojik ihtiyaçları ile erkeğin psikolojik ihtiyacının bu kadar farklı olduğu bir dünyada, aynı ihtiyaçlar doğrultusunda bu iki cinsiyeti eşit tutmak da adaletsizliği meydana getiriyor” diye konuştu.

İletişim bilen aileler oluşturmalıyız
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi noktasında da bilinçli eş seçimi ve aile içi eğitimlerin önemine vurgu yapan Karapınar, “Eğitimli, iletişim bilen aileler oluşturmak tabi ki bu bataklığı kurutabilecek bir tedbirdir. Anne ve babanın her türlü sorunu iletişimle çözdüğü bir hanede yaşayan çocuk da iyi bir aile kuracaktır. Kadının farklılığını zayıflık olarak değil, bir zenginlik olarak görmek lazım. Kadının duruşu, bazı işleri yapamayışı zayıflığından değil farklılığındandır. Bu yönde de kadının farklılığının zenginliğini anlatmak gerekiyor.  Yoksulluk ve işsizlik kadına yönelik şiddetin gerekçesi olamaz. Şiddete başvuran erkekler için öncelikle öfke kontrolü ile ilgili eğitim vermek gerekiyor. Birey öfkelendiği zaman ne yapması gerektiğini bilmeli, öfkesini kontrol edebilmeli” ifadelerini kullandı.